Şirketimizde 4 yıl önce Kurumsal İletişim Yöneticisi olarak görev yapan Ahmet Oğuz Toraman, “Bir marka insan olsaydı, nasıl bir insan olurdu?” sorusunu sormuş ve “Üçge Bey” başlığıyla çok yaratıcı bulduğum bir yazı yazmıştı.

Bu güzel yazıyı sizinle de paylaşmak ve kendi şirketleriniz hakkında da düşünmenizi istedim…

Ahmet Oğuz Toraman’ın yazısı şöyleydi:

****

Reklamcıların marka konumlandırmada kullandıkları araçlardan biri de markayı ete kemiğe büründürmektir. Kısaca soru şudur: X marka, bir insan olsaydı nasıl bir insan olurdu? Çok uzun zamandır kendime bu soruyu Üçge için sorar, kendimce adı Üçge olan bir insan tahayyül ederim. Hayalimdeki Üçge şöyle; 1976 doğumlu; dişi mi erkek mi olduğunu çokça düşündüm, erkek olduğuna karar verdim.

Üçge Bey iyi bir insan, yardımsever, insansever, doğasever… Çevresinde seviliyor ve sayılıyor, çalışkan, sözünün eri, iyi eğitimli, yurdunu çok seviyor. Atatürkçü, her milli bayramda asıyor bayrağını, insanların inançlarına saygılı, her dini bayramda arıyor, soruyor arkadaşlarını, yurt içinde ve dışında birçok arkadaşı var. Dünyayı izliyor, teknolojiyi ve gündemi çok yakından takip ediyor, okuyor, okumayı ve okuyana yardımcı olmayı çok seviyor. İnsanların kendilerini geliştirmesine yardımcı oluyor, yol gösteriyor, edindiği bilgiyi saklamıyor, paylaşıyor, bilginin paylaşıldıkça büyüyen bir hazine olduğunu biliyor. Ve biliyor; yapabilmenin bilmekten daha önemli olduğunu…

Bursalı, ama Anadolu’nun her köşesinden izler taşıyor, memur bir babanın oğlu Üçge Bey, çok dolaşmış, çok insan tanımış, varlığı ve yokluğu görmüş, yaşamış, vakur, ağırbaşlı…

Sporu seviyor, onun için bir yaşam biçimi… Sağlıklı. Spor denince sadece futbolu anlamıyor, atletizm, hentbol, gülle hemen hemen tüm spor dalları ile ilgili bilgi sahibi… Sağlıklı kafanın sağlıklı vücutta olacağını biliyor. Futbolsuz olmaz ve elbette Bursaspor taraftarı ama statta Teksas’ın yanında değil, bayrağıyla Bursalıların yanında…

İnsanları küçük hediyelerle mutlu etmeyi, şaşırtmayı seviyor. Gülümseyen insanları görmek onu da mutlu ediyor. Çocuklu bir annenin alışveriş poşetini taşıyor bazen, bazen bir yaşlının karşıdan karşıya geçmesine yardımcı oluyor. Doğayı koruyor, bunu bir görevden öte bir yaşamın ifadesi olarak görüyor. Sigara içmiyor, içene de bıraktırmanın yollarını arıyor. Dostları ile iki kadeh ise vazgeçmeyeceklerinden…

Türkçe dışında birkaç dili anadili gibi konuşabiliyor ama en önemlisi insanlarla anlaşmanın muhakkak bir yolunu buluyor. Tane tane konuşuyor, her dilde, anlaşılır, ses tonuyla güven veriyor…

Kendinden emin, eksikliklerinin ve potansiyelinin farkında, kimsenin kusursuz olmadığını biliyor. Kendini her gün geliştiriyor, eleştirileri armağan olarak kabul ederek o armağanlara gerekli özeni gösteriyor.

Çalışmalarıyla takdir topluyor, odasında birçok ödül, plaket, gazete haberleri… Gezen tilki ile yatan aslan arasında seçimini hep gezen tilkiden yana kullanıyor… Balık seviyor ve besliyor ama hızlı olanlarını tercih ediyor… Şiddeti sevmiyor, şiddetle sevmiyor, şiddetin içinde olmak istemiyor, insanları karar süreçlerinde özgür bırakıyor ve kararlarına saygı duyuyor.

Üçge Bey, bana göre böylesi bir insan…

Ya sizce…

***

İlginizi çekebilir :   Perakendenin Geleceğinde Ne Var?

Peki sizin şirketiniz dişi mi erkek mi?

Siz nasıl tanımlıyorsunuz?